GÜNCEL

AYGAD Basının Sorunlarını Gündeme Taşıdı

KÜLTÜR-SANAT

Türk şiirinin ‘Garip’ şairi Orhan Veli, Maltepe’de anıldı

KÜLTÜR-SANAT

6. Uluslararası Maltepe Tiyatro Festivali sona erdi

Haberler & Köşe yazıları

Ünlü şarkıcı Metin Arolat hayatını kaybetti

"Her eğitimli kadının bu Cumhuriyet'e borcu var!"

"Her eğitimli kadının bu Cumhuriyet'e borcu var!"

 

3 Aralık 1935 İstanbul' da doğdu. Babası  Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey  Annesi  İsviçreli Lili Mina Raiman’dır. Lili Hanım evlendikten sonra Müslüman olmuş ve Leyla adını almıştır. 

Bu evlilikten beş çocuk dünyaya geldi. Türkan Saylan evin büyük çocuğu olması sebebiyle lider ruhlu ve sorumluluk sahibi bir insan olarak yetişir. Ailesine ve kardeşlerine gösterdiği ilgi ve sahiplenme duygusu daha sonraki yıllarda mesleğine yansıyacaktır.

Türkan Saylan’ ı ailesi İkinci Dünya savaşı yıllarındaki salgın hastalık sebebiyle okula göndermeyip evde özel hoca tuttu. Okula 11 yaşında 4.Sınıftan başladı. Ailesi her ne kadar hastalıktan korumaya çalışsa da saçkıran hastalığına yakalandı .  1944-1946 yıllarında Kandilli İlkokulu ve 1946-1953 yıllarında Kandilli Kız Lisesi'nde okudu.

Daha sonra İstanbul Tıp Fakültesine başladı.1957 yılında Tıp Fakültesi 3. Sınıfta kendisinden 8 yaş büyük başasistan Dr. Mustafa Örge ile evlendi. 1958 ‘ de İlk çocuğu Çağlayan dünyaya geldi. 1960’ da ikinci çocuğu Çınar dünyaya geldi. 

İlk hamileliği sırasında Akciğer Tüberkülozuna yakalandı. Tedavi oldu fakat yaklaşık 2yıl sonra belkemiği tüberkülozuna yakalandı.8 ay yüzüstü yattı. Ameliyat olup bacağından alınan kemik   beline eklendikten sonra 5 ay daha yüzüstü yattı. Toplamda 13 ay yüzüstü yatarak geçirdi. Bu dönemde çocuklarıyla ilgilendi, nakış yaptı. Makineyle dikiş dikti. Çocuklarını asla ihmal etmedi.

Türkan Saylan her ne kadar hayatında   kendi çocuklarını ihmal ettiğini söylese de oğulları Çınar ve Çağlayan Örge, bir röportajda  “Evet, bize üç öğün yemek yapmadı. Ama annelik çocuğunun ufkunu açmaksa, geleceğini yönlendirmekse, bir insanın insan olmasını sağlamaksa yüzde yüz yaptı. Ama ben zaten annemden günde üç öğün yemek yapmasını hiçbir zaman istemedim. Çocukken de çok bağımsızdık, oturur peynir ekmek yerdik. O da formüller buluyordu. .”

 İki oğlunun kalacak yeri olmayan üniversite öğrencisi arkadaşlarına evini açan Türkan Saylan, gizlice bile olsa bir kepçe fazla çorba koymazmış kendi öz evlatlarına.

Biri kendi gibi hekim diğeri grafiker olan oğulları bu yüzden annelerinin arkasından şöyle demiştir:

“Biyolojik olarak onun annemiz olduğunu bile hissetmezdik, arkadaş gibiydik, hayatını değiştirdiği diğer çocuklar gibiydik. Onları hiçbir zaman bizden ayrı tutmadı.”

1963 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olur. 1966 Yılında evliliğinin dokuzuncu yılında eşinden ayrıldıktan sonra; ailesi, kardeşleri ve çocukları ile birlikte aynı evde yaşamaya başlarlar ve birbirlerine destek olurlar. (12 yıl sonra bir heykeltıraşla, Cevdet Bilgin’le ikinci evliliğini yapar; bu evlilik çok kısa sürer.)

1968 yılında Sosyal Sigortalar Nişantaşı Hastanesinde Deri ve Zührevi Hastalıklar alanında uzmanlığını alır ve aynı yıl İ.Ü İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa başladı. 

1971’de İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla çocuklarını da alıp, Londra’ya gider. İlk kez yurtdışına çıkmıştır. Dünyanın en önemli Lepra (Cüzzam) uzmanlarının sunumlarını izler. İngiltere’de dikişsiz deri örneği alabileceği biyopsi yöntemlerini öğrenir, İstanbul’a gelirken de bu yöntemi uygulayabileceği aletlerden yanında getirir. Erkek kardeşinin yardımıyla tornada benzerlerini yaptırır. Bir hocası, tanısı belli hastalardan biyopsi almasına karşı çıkar. O, 

dünyada bu işlemin rutin olarak yapıldığını söyleyerek, savunur kendini… Hastaların da, biyopsi konusunda gönüllü olmalarıyla engel aşılır.

 1974'te Fransa’da ve 1976’da İngiltere’de kısa süreli çalışmalar yaptı, 1972’de doçent, 1977’de profesör oldu. 

Öğrenciliği yıllarında Bakırköy Akıl hastanesinde gördüğü cüzzamlı hastaları hiç unutmamış ve onlar ilgili çalışmalara başlamıştı. Birkaç doktor arkadaşını ikna ederek 1976 Yılında Lepra (cüzam) çalışmalarına başlar ve Cüzzamla Savaş Derneği’ni kurdu. Bu çalışmaları nedeniyle, 1986’da kendisine Hindistan’da ‘’Uluslararası Gandhi Ödülü’’ verildi. 2006 Yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün Lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır. Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesidir.

Türkiye’de cüzzam hastalığı o yıllarda oldukça yaygındı ve ciddi şekilde bulaşıcı bir hastalık olduğundan dolayı hastalara kimse dokunmak, yaklaşmak istemezdi.

Dr. Mazhar Osman, Üsküdar Miskinhanesi’ndeki hastaların sefaletini görerek, onları Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi’ndeki bir bölüme yerleştirse de, onun başhekimliğinin ardından cüzzam hastaları yine kaderleri ile baş başa kaldı.

 Hastanelerde izole odalarda bakımı yapılan hastalar zaman zaman kötü muamelelere maruz kalıp ve hastalığa yakalanmış olan birçok kişi uygun bir klinikte tedavi şansı bulamıyordu.  Türkiye’nin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ve birçok şehirde büyük projelere imza atan Türkan Saylan, cüzzam hastalığı ile mücadele edebilmek için yeri gelmiş kapı kapı dolaşmış, hastalara umut olmuştu. Hastalara daha iyi tedavi imkânlarının sağlanmasını öncelik edinmişti. Aynı zamanda tıp öğrencilerinin eğitimini de çok önemsiyor, mücadele edilmesi zor bu tür hastalıklar için çeşitli farkındalık çalışmaları yürütüyordu.

Cüzzamla Savaş Derneği ve Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi, Uluslararası Lepra Yardım Kuruluşları Birliği’ne (İLEP) Türkiye’de lepranın bulunma sıklığını saptamak üzere bir genel kitle taraması çalışması projesi sunar. Bu, İstanbul’daki özel dal hastanesinin yanı sıra ülke genelinde bir taramanın da başlangıcı olur. 1984 yılında Van’ın Bahçesaray ve Çaldıran nahiyelerinde başlatılan bu çalışma, üç farklı coğrafi bölgeye yayılır. Bu çalışmanın bir özelliği de sadece genel kitle taraması yapılmamasıdır. Aynı zamanda hasta temaslı kontak çalışmasının da yapılıyor oluşudur. Uzun yıllardır ön yargılar ve cüzzam hastalarının tanı aldıklarında yaşadıkları yerlerden uzaklardaki sağlık kuruluşlarında karantinaya alınıyor oluşları, cüzzam şüphesi taşıyanların saklanmalarına yol açmıştır. Türkan Saylan  ve arkadaşlarının, ön yargısız biçimde hastaya dokunan tavırlarıyla, hastaların da yönlendirmeleriyle hastalığa ilişkin belirtileri taşıyan diğer insanlara ulaşırlar. 1984 yılında başlayan çalışma, hasta temaslı kontak çalışması bağlamında dünyadaki en başarılı örneklerdendir. Tanı alan hastalara 1982 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen “Çok ilaçlı Lepra Tedavisi” uygulamasına başlanır. Bu hastalara sadece ilaç tedavisi değil, İstanbul’daki özel dal hastanesinin olanaklarıyla fiziksel ve sosyal iyileştirme sağlanır. Türkiye genelinde başlatılan tarama, cüzzam hastalarının kaderini değiştirmiştir.

Özel dal hastanesine dönüşmeden önce Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi’nin Lepra bölümünde kalan hastalar, bahçesinde kendi yetiştirdikleri sebze, meyve ve kümes hayvanlarıyla beslenmeye çalışırlar, bulundukları bölüme tamirci dahi girmez, sağlık çalışanları ise sadece gözlerini açıkta bırakacak bir cübbe ile girerlermiş. O, bu dönemi şöyle anlatır, “Lepra hakkında o kadar az şey biliniyordu ki, kolu bacağı olmayan insanlar bile buraya bırakılırdı.” 28. koğuşun zor koşullarından kısa sürede Türkan Saylan ve arkadaşları bir mucizeyi gerçekleştirir. Modern sağlık hizmetlerinin yanı sıra, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi, ayakkabı atölyesi açılır. Dr. Türkân için işçi hastanesi ikinci okul olmuştur. Cüzzam hastalarının da sosyal güvencelerini unutmaz, eğitim yardımı, burs, iş bulma ve iş kurma olanaklarını yaratır, sakat aylığı, yol parası, protezin ücretsiz sağlanması için çalışır. Ayrıca 1989 yılından itibaren hastalar için koruyucu aile çalışması yapmıştır.

1981-2002 yılları arasında 21 yıl, üniversitedeki görevinin yanı sıra gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliği yapmış, 1981-2001 yılları arasında ise İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yürütmüştür. Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasına da öncülük etmiştir. Ayrıca Ulusal Lepra Kontrol Programı’nın koordinatörü olarak bu konudaki proje, planlama ve uygulamaları gerçekleştirmiştir.

1986 yılında göğüs kanseri tanısıyla ameliyat oldu ve kemoterapi gördü.1989 yılında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği kuruldu ve burada Yönetim Kurulu Başkanı oldu.

Dernek, 28 yılda 108 bine yakın öğrenci okuttu. Bu öğrencilerin çoğu 6-8 yıla kadar devamlı destek aldı.

Aysel Çelikel, görevi devraldığı Türkan Saylan 'ın "karizmatik kişiliği ve topluma hizmet aşkıyla" derneği nasıl büyüttüğüne yakından tanık olacaktı:

"Her kesimden insana yardım etmeyi görev bilmişti. Kadın kütüphanesi açılacaksa ona koşardı. Genelev kadınlarının sigortalı olması için bir kanun teklifi hazırlamıştık beraber.

"Sağlıktan aileye başkalarının her sorunuyla ilgilenirdi. Atatürk Cumhuriyeti'nin uygar uluslar çizgisine gelmesini yürekten isteyen bir vatanseverdi. Zamanını hep üretken bir şekilde kullandı."

 

1990’dan sonra Öğretim Üyeleri Derneği, İstanbul Üniversitesi Kadın sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Kandilli Kız Lisesi Kültür Eğitim Vakfında görev almıştır.

        9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 31 Mart 2000 tarihinde Sosyal                Hizmetler      Danışma Kurulu üyeliğine seçilmiştir.

10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Üniversiteler arası Kurul kontenjanından 2 Şubat 2001’de YÖK üyeliğiyle görevlendirilmiş 13 Aralık 2002'de üniversitelerdeki görevlerinden yaş haddinden ötürü emekli olduğu için ayrılmıştır. 

Mart 2003'te ise Bakanlar Kurulu kontenjanından YÖK üyeliğine getirilmiş ve bu görev Mart 2007’de bitmiştir.

2003-2004 arasında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği ve İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.

Son 17 yıldır meme kanseri hastası olan Saylan ’ın evine ve ÇYYD Genel Merkezine 

13 Nisan 2009 tarihinde Ergenekon Operasyonu dahilinde arama yapılır.

 18 Mayıs 2009 tarihinde yaşamını yitirdi.

 Hayatını kaybettiğinde, gönüllü kuruluş olarak ÇYDD' nin Genel Başkanlığı, TÜRKÇAĞ ve KANKEV Vakfı Başkanlığı ile Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı Başkanlığı görevlerini sürdürüyordu.

Oğlu Çınar Örge’den annesini anlatan sözler;

“Ona gelen hastaların büyük çoğunluğu ciddi bir hastalıkları olmadıklarını hissederek onun yanından ayrılırlardı. Hastalarına dokunması çok önemliydi. Mutlaka elleri ile 

dokunarak muayene ederdi. Yalnız göz teması yeterli değildi onun için. Lepra hastanesinde yaptığı vizitelerde mutlak hastalarının ellerini sıkar, lezyonlarını palpe eder, ve onlara hastalıklarının artık bulaşıcı olmadığını anlatmaya çalışırdı bu şekilde. Ona gelen hastaların birçoğu travmatize haldeydi. Sedef olduğu için insan içine çıkamayanlar mı, lepralı olduğunu 

sananlar mı, sifiliz teşhisi konduğu için dünyası yıkılanlar mı, yok basal hücreli kanser oldukları için öleceklerini düşünenler mi. Bütün hastalara yaklaşımı ilk önce rahatlatıcı bir şekildeydi. Sorunlarını dinler, önemli olmadıklarını hastaya anlatır ve onların da anlayabileceği bir çözüm ya da tedavi önerirdi. Bunu da hem sevecen, hem de soğukkanlı bir şekilde yapardı. 

Hastayı travmatize eden hekimlere de çok kızardı. Hastasının hayat kalitesi onun için çok önemli idi. Bir tedaviyi uygulamadan önce mutlaka, uygulanabilirliğini ve tedavinin 

kaldırıla bilirliğini öncelikle düşünürdü. Bunun için, örneğin, akne tedavisinde oral retinoid 

uyguladığına çok nadiren şahit olmuşumdur. Öğrencilere verdiği seminerler onun için çok önemliydi ve bundan çok büyük keyif alırdı. Seminerleri, mümkün olduğu kadar kendisi vermeye çalışırdı.

Özel hekimlik yapmayı hiç beceremedi. 1970’li yılların başında, doçent olduktan sonra Şişli’de bir muayenehane denemesi oldu ama 3-5 ay gibi kısa bir süre sonra muayenehanesini kapattı, tekrar tam gün çalışmaya başladı. İkinci denemesi ise emekli olduktan sonra Alman hastanesinde oldu ama o işi de 1 yıl kadar sonra bıraktı. Sonrasında zamanını sadece ÇYDD ve Lepra çalışmalarına ayırdı. Hayatının son günlerinde uğradığı haksız uygulamalar bile onun moralini bozmadı, çalışma gücünü kırmadı. Evi aranırken gösterdiği soğukkanlılığı, yumuşaklığı ve herkesi sadede çağırması ve penceresinden yaptığı o mola işareti, unutulmayacak bir şekilde, Türkiye’nin geleceğinde yerini alacaktır.”

Çınar Örge, Dr. Türkan. Turk J Dermatol 2013; 7: 52-4

Dispanser acilisi 1977

1975-76 Seyhan Çelikoglu

Türkan Saylan’ dan hayatına dair  sözler;

“Kandilli Kız Lisesinde okudum. O döneme göre çok iyi bir eğitim aldığımızı düşünüyorum. Mezunlarımız çok başarılı yönetici oldular, iş kadını oldular, öğretmen, öğretim üyesi oldular ve biz topluma olan borcumuzu öder konuma geldik. Kendimizi bir borç çıkarmıştık, Cumhuriyet kadınları olarak.”

“Kendimi akademisyen hissetmedim, benim bir cübbem olmadı. Bir cübbe edinmedim. Çünkü o bana hiçbir şey vermedi. Ben heyecanımı pratisyen olarak çalışırken, hastalar ve öğrencilerle birlikteyken duyuyordum. Bunu da sadece klinikte değil Anadolu’nun her köşesinde yapmaktan mutlu oluyordum.”

“Feminizme gelince ben kendimi Kemalist Feminist olarak algılıyorum. Kadınları eğitilmemiş bir ulus kalkınamaz sözü Mustafa Kemal’in sözüdür. Dolayısıyla ben kendimi Kemalist Feminist olarak algılıyorum. Feminizmi şöyle değerlendiriyorum; eğer bir ülkede kadın erkek eşit değilse her açıdan, o dengeyi kurmak için bizim bir çalışma yapmamız lazım. Bunu kadın- erkek yapmamız lazım ama en çokta kadınlara düşüyor itici güç kadınlar, eğitimli kadınlara düşüyor.  Dolayısıyla feminizmi ben kadın erkek eşitliğini sağlama çalışmalarına gönül vermek olarak görüyorum. Bunun çok uç noktaları olabilir onlara da saygı duyuyorum. Ben toplum için eşitliği sağlamak için çalışıyorum. Erkek düşmanı bir feminist değilim.”

“Kendi kendini geliştirmeden insanlar hiçbir yere varamazlar. Bir yerde tamam ben her şeyi biliyorum dediğiniz zaman hiçbir şey bilmediğinizi kanıtlamış oluyorsunuz çünkü her gün her şey değişiyor.”

"1958 yılıydı. Bakırköy Akıl Hastanesi'ni görmeye gitmiştik. Çırılçıplak, iyileşme şansı olmayan, bakımsız, sahipsiz birçok insan parmaklıkların arkasındaydı. Cüzzamlılar pavyonuna giderken, 'Sakın yaklaşmayın, ellerinizi değdirmeyin, uzak durun' diye uyarıyorlardı bizi. Bu bana çok ters geldi birden. Hayvanat bahçesine mi gidiyoruz?"

Türkan Saylan'ın" Güneş Umuttan Şimdi Doğar" adlı kitabından

ÖDÜLLERİ

• 1996'da İstanbul Üniversitesi kendisine “Atatürk İlke ve Devrimleri” ödülünü vermiştir.

• İngiltere dermatologlarının derneği olan Dowling Kulübü (1978) ve "Kuzey Amerika Klinik Dermatoloji Derneği" (1996) tarafından onur üyesi seçilmiştir. Bugüne kadar çok sayıda ödüle layık görülmüştür.

• “Atatürk İlke ve Devrimleri Ödülü” İstanbul Üniversitesi (1996),

• “Ülkemizde Yılın Kadını Ödülü” (1990),

• “Melvin Jones Ödülü” (1991),

• “Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülü” İncirli Lions (1996),

• “Kuvayi Milliye Ödülü” Haliç Rotary (1997),

• “Fahrettin Kerim Gökay Ödülü” Türk Lions Vakfı (1997),

• “Türkiye Ziraatçiler Birliği Dayanışma Ödülü” (1998),

• “75. Yıl Ödülü” Türk Kadınlar Birliği Şişli Şb. (1998),

• “Uğur Mumcu – Muammer Aksoy Ödülü” ADD İstanbul Şubesi (1999),

• “Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi Onur” Ödülü” (2000),

• İtalya “Foyer des Artistes Kurumu Ödülü” (2001),

• Cüzzamlı Hastalara verdiği uzun süreli hizmet ve getirdiği bakış açısı nedeniyle “Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği 2001 Yılı Ödülü”,

• “Atatürk Ödülü” Amerika / Atatürk Topluluğu (2001),

• “Sanat Kurumu Onur Ödülü” (2002),

• “Atatürk / Çağdaşlık Ödülü” Dünya Atatürkçü Kuruluşları (10 Kasım 2003),

• “Üstün Hizmet Ödülü” Yıldız Teknik Üniversitesi (2004),

• Eğitime yaptığı katkılar nedeniyle “Eğitim Ödülü” TED Koleji,

• “Kendinden once hizmet” ilkesine örnek davranışı nedeniyle “100. Yıl Mesleki Başarı Ödülü” Rotary Kulübü,

• “İnsan Hakları Ödülü” İzmir Karşıyaka Belediyesi (2004),

• “Türkiye’nin En İyi Eğitimcisi” Ödülü - Tempo Dergisi (2004),

• Kültür Üniversitesi’nin İstanbul genelindeki üniversitelerin öğrenci ve öğretim üyeleri arasında yaptığı anket sonucunda “Yılın En Yürekli Kadını Ödülü” (2004),

• “Puduhepa Ödülü” - Adana Kütür Sanat Derneği (2005),

• “Meslek Hizmetleri Ödülü” Ankara Emek Rotary Kulübü (Ekim 2005),

• “Toplumsal Barış Ödülü” Barış Radyo,

• “İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü”

• Sosyal Demokrasi Vakfı İnsan Hakları Demokrasi Barış ve Dayanışma Ödülü (2005),

• “İyi Kalpli Ol Ödülü” Türk Kalp Vakfı (2006),

• “Yılın Başarılı İş Kadınları Ödülü” Dünya Gazetesi (2006),

• “ÇEK Eğitim Ödülü”, Çağdaş Eğitim Kooperatifi (2006),

• Vehbi Koç Ödülü (2009). 

• Kabataşlılar Derneği Ahmet Taner Kışlalı "Aydın İnsan" Onur Ödülü (2009)

YAYINLARI

2005 yılı itibarı ile toplam 440 yayını bulunmaktadır. 

Bunların 50’si yabancı dergilerde yayınlanmış tıbbi çalışmaları, 204’ü tıbbi, sosyal ve siyasal içerikli gazete makaleleri, 186’sı ise Türkçe tıbbi dergilerde ve kongre kitaplarında yayınlanmış araştırma, derleme ve olgu bildirimleridir.

2’si kitap, 3’ü seminer kitabı olmak üzere 5 yayını editör grubunda yer almıştır.

1. Basamak Sağlık Hizmetlerinde Deri ve Zührevi Hastalıklar El Kitabı adlı ve 5 baskı yapan ders kitabı,

2. Makalelerini içeren ve üç baskı yapan Cumhuriyetin Bireyi Olmak, çocukluk yaşamını anlatan ve 4 baskı yapan “AT KIZ”, 

3. Son yazılarının toplandığı ve 2003’de yayınlanan Cumhuriyetin Bireyi Olmak II,

4. 2004’te Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nca kaleme alınıp T. İş Bankası’nca bastırılan, yaşamının öyküsünü içeren ve altı baskı yapan Güneş Umuttan Şimdi Doğar,

5. 2006’da yayınlanan Cumhuriyet Radyo’da konuklarıyla yaptığı söyleşilerden oluşan “Geçmişten Geleceğe Radyo Cumhuriyet’te Çağdaş İnsan Söyleşileri” olmak üzere altı kitabı yayınlanmıştır. 

6. 2005’de Cumhuriyetin Bireyi Olmak I ve II, son dönem yazıları da eklenerek genişletilmiş ve birleştirilmiş baskı şeklinde yayınlanmıştır. 

7. Zehra İpşiroğlu’nun Türkan Saylan’la yaptığı, uzun zaman dilimini içine alan bir söyleşiyi kapsayan kitap Yapıcılığın Gücü 2006’da yayınlanmıştır.

Ayşe Kulin'in 2009 yılında çıkardığı, Tek ve Tek Başına: Türkan Romanı  Kanal D ‘ de 2010 dizi olarak yayınlanmış  ve 26.Bölümü ile ekranlara veda etmiştir. 

TEK VE TEK BAŞINA TÜRKAN 

Bir ülkeden cüzamı kovdu. Türk, Kürt, Süryani demeden, kırsalın evlere hapsedilmiş kızlarına kapıları araladı, ışık tuttu yollarına.

Hırpaladılar, yerden yere vurdular, ne gâvurluğu kaldı ne Kürtçülüğü, ne komünistliği. Ömrünün son döneminde de darbeci yerine kondu. Umurunda bile olmadı.

Çünkü o sadece yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimdi. Hayatı boyunca tek isteği, iyi ve dürüst bir insan olmaktı.

“Bütün işlerimi tamamladım. Konser gecesini de atlattıktan sonra, kemoterapiyi kestireceğim. Yolcu yolunda gerek!”

Kaynak:

 https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42223090

https://turkansaylan.atasehir.bel.tr/yayinlari

https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk%C3%A2n_Saylan

https://www.dijitaltopuklar.com/2019/04/cesaret-disiplin-ve-sevgi-dolu-bir-kalp-turkan-saylan/

https://susmagazetesi.com/2020/03/26/ben-dr-turkan/

http://cms.galenos.com.tr/Uploads/Article_9778/52-56.pdf

https://www.milliyet.com.tr/pazar/bize-uc-ogun-yemek-yapmadi-ama-ufkumuzu-acti-1098138

Cüneyt Özdemir Arşivi-Türkan Saylan Portresi (Youtube)

ÇYDD Belgesel (Youtube)

http  s://eskimiyen.com/turkan-saylan-yilmaz-bir-aydinlanma-savascisi/

https://www.sabah.com.tr/gundem/2009/05/19/turkan_saylana_son_veda



Kategori İçeriği

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 13 11 0 2 22 35
2.Fenerbahçe 13 10 1 2 24 32
3.Samsunspor 14 9 3 2 15 29
4.Eyüpspor 14 6 3 5 6 23
5.Beşiktaş 13 6 3 4 7 22
6.Göztepe 13 6 4 3 5 21
7.İstanbul Başakşehir 13 5 4 4 3 19
8.Rizespor 13 6 6 1 -5 19
9.Sivasspor 14 5 6 3 -4 18
10.Konyaspor 14 5 6 3 -5 18
11.Antalyaspor 13 5 6 2 -8 17
12.Trabzonspor 13 3 4 6 2 15
13.Gazişehir Gaziantep 13 4 6 3 -2 15
14.Kasımpaşa 13 3 4 6 -3 15
15.Alanyaspor 13 3 5 5 -4 14
16.Kayserispor 13 2 5 6 -12 12
17.Bodrum FK 14 3 9 2 -11 11
18.Hatayspor 13 1 7 5 -8 8
19.Adana Demirspor 13 0 11 2 -22 2