HAYALİ YILMAZTÜRK (MEST-İ HAYAL)

HAYALİ YILMAZTÜRK- MESTİ HAYAL

Hayali Yılmaztürk kimdir?Kendinizden bahsedermisiniz?

1966 yılında, Adana'da ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim. İlkokul ve ortaokul yıllarımda bağlama çalmaya başladım ve ilerleyen yıllarda neye olan ilgimin başlamasıyla hayatımda yeni bir kapı aralandı. 18-19 yaşlarında müzik eğitimi almak ve sahne deneyimi kazanmak üzere İstanbul'a gittim ve askerlik görevime kadar orada kaldım. Vatani görevin bitiminden sonra memleketime dönüp bir süre müzisyenliğe memleketimde devam etsem de kendi ailemi kurduktan sonra Mersin'e göç etmeye karar verdim ve 20 yılı aşkın süredir Mersin'de yaşıyor, 20 yıllık markam olan Mest-i Hayal üzerinden ney sevdalılarına hizmet veriyorum. 

MEST-İ HAYAL

 Kendinizden bahsederken bunu müzik üzerinden yaptınız. Müzik hep hayatınızın içinde miydi? 

Bir halk ozanının oğlu olarak müziğin içine doğdum diyebilirim. Babam Aşık Devran Baba'dır ve kendimi bildim bileli o ve dostları Neşet Ertaş, Arif Sağ, Burhan Bayer ve Tahir Paker gibi ustaların içindeydim. Bu yüzden evet, müzik hep hayatımın içindeydi. 
Henüz ilkokul çağlarındayken bağlama çalmaya başlamam Büyük Usta Neşet Ertaş'ın beni buna teşvik etmesiyle oldu. Ney sevgimi ise Hacı Ahmet Tekbilek ve Omar Faruk Tekbilek Abilerim ile meşk ederek kazandım. Geriye dönüp baktığımda tüm anılarımın müzik ile çerçevelenmiş olduğunu görebiliyorum. Bunun mimarı olan, kendimi bilmeye başladığım yaşlardan bu yana bana bu tutkuyu aşılayan babam Aşık Devran Baba ve dostlarına minnetim bakidir. 

 Müzikle ilgilenen çoğu insan ileriki yaşlarında bunu devam ettirmez ve bir hobi olarak bırakır. Siz bu tutkunuzu bir mesleğe dönüştürmeye nasıl karar verdiniz? 

Öncelikle buna hiçbir zaman bir meslek olarak bakmadığımı belirtmeliyim. Neye olan tutkum bunu bir hobi olarak sınırlamamı engelledi, evet. Ama hep daha iyiyi bulma arayışım sayesinde bunu yalnızca bir icra olarak bırakmayıp inşaya da dönüştürdü. İlk neyimi 16 yaşında, avize borusundan yaptım ve sonrasında Hatay'ın Samandağ ve Dörtyol ilçelerinden topladığım kamışlarla bunu ilerletmeye başladım. Nasıl daha iyi bir ney ortaya çıkarırım diye düşünürken bu arayış beni ney yapımında kendimi geliştirmeye itti ve zamanla işler büyüyüp ney yapım serüvenim bir marka kurma noktasına ulaştı. Ney ile tanışıklığımı kapsayan 42 yıllık zaman diliminin son 20 yılından beri atölyemde ney yapıyor ve dünyanın her yerine ulaştırıyorum.

 

Bir ney yapım ustası olarak sanatınızı icra ederken aynı zamanda ney üfleme üzerine eğitim de veriyorsunuz. Bize biraz bundan bahseder misiniz? 

Aslında buna vereceğim cevap bir önceki soruya verdiğim cevabın devamı gibi olacak. Çünkü müziğe olan ilgimin büyüyüp gelişmesi ve bir hobi olarak kalmaması yalnızca neyi inşa etmekle olmadı. İşin en güzel ve bunca yılın ardından bana bu tutkumu devam ettirme gücünü veren kısmı öğrencilerim oldu. 7'den 70'e her yaştan, her meslek grubundan olup tasavvuf aşkı ve arayışı içinde olan ve Ehli Kâmil gönüllerden oluşan bir kitleden bahsediyorum. Evet, resmiyette baktığımızda belli saatler dahilinde ve belli konu başlıklarıyla ney dersleri yapıyoruz. Ne var ki bu çok üstünkörü bir anlatım olur. Çünkü biz derslerimizde sadece ney ya da müzik ile ilgili konuşmuyoruz. İşin eğitim boyutundan çok maneviyat kısmıyla da ilgileniyoruz. Bir yandan onları konservatuvara hazırlayıp üniversite ve kültür merkezleri kapsamında yapılan konserlere icracı olarak katılımlarını sağlarken bir yandan da manevi boyuttaki arayışlarına eşlik ediyor ve bu yolculukta onların yanında oluyoruz. 

 Öğrencilerinizin manevi yolculuklarına eşlik ettiğinizi söylediniz. Bu durum ney ile mümkün mü? 

Bu sorunun cevabı bizi neyin tarihçesine götürüyor. Zira neyin köklü tarihine baktığımızda yalnızca bir üflemeli çalgı olmaktan öte insanın ruhunu dinlendiren, maneviyatı temizleyen ve insana doğrudan etki eden bir sembol olduğunu söylemek mümkün. Tarih boyunca hangi ırktan olurlarsa olsunlar, insanların aynı duyguları paylaştığı yegâne kavram şüphesiz müziktir. Ney de müziğin çalgısal açıdan temsilcilerinden biri olarak ruhsal yolculuklarınızda size eşlik edebilecek en güzel araçtır. Öyle ki Mevlevilerce de kutsal sayılmıştır. Bu yüzden evet, mümkün. 

 Sizin de belirttiğiniz üzere ney köklü bir tarihe sahip. Peki sizin bir neyzen olarak bu tarihe katkınız/katkılarınız nelerdir? 

Birçok buluşun ya da yeniliğin yaşanan aksaklıklar sonucu ortaya çıktığını biliyoruz. Ben de bir sahne performansında yaşadığım aksaklık sonucu 4-5 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak neyin tarihine, daha da özelleştirmek gerekirse neyin yapım tarihine bir katkı sağlamaya çalıştım. Sahnedeyken ney ile piyanonun bazı seslerinin birbirine uyuşmadığını duydum. Yıllarca neyin ölçüsünü nasıl piyano sesine daha yakın yaparım diye uğraştım. Sonuç olarak neyin yapım aşamasında bir ney yapım ustası olarak uygun ölçülendirmeler yaparak bunu çözüme kavuşturdum. Böylece diğer neyzenlerin de icraları kolaylaşmış oldu. Zira ancak neyiniz düzgün yapılmışsa çalımı da düzgün olabilir. Tabi bu sorunu çözebilmek için neyin sesini tanımak, neyzen olmak gerekiyor. Yalnızca neyin yapımını bilmek yeterli olmuyor. 

Öyleyse her ney yapımını bilen bu konuda başarılı olamaz çünkü her şeyden önce neyzen olması gereklidir, diyebilir miyiz? 

Evet, tam olarak öyle. Ne yazık ki bu kutsal çalgıyı yalnızca bir meslek olarak gören birçok insan duyuyorum. Ney yapabilmek için sadece bunun adımlarını bilmek yeterli değil; aynı zamanda neyzen olmalısınız ki çalgınızı en iyi noktaya getirebilesiniz. Çalmayı bilmediğiniz ya da bu konuda yetersiz olduğunuz bir çalgıyı yaparken hangi inceliklere dikkat etmeniz gerektiğini bilemezsiniz.  ‘’İyi bir ney, ancak ustası neyzense olur.’’ 

Son olarak bir neyzen ve ney yapım ustası olarak, bu yolda kendini geliştirmek isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir? 

Hayallerini gerçekleştirmek ve kendilerini geliştirmek adına yılmadan çalışmalı ve savaşmalılar. Bununla beraber bu yolda hırslarının gözlerini kör etmesine izin vermemeleri gerektiğini de unutmamalılar.