(LİBYA NEREDE ?
Libya ve Libya'da ki iç savaş gündemimizi bir hayli meşgul etmektedir. 1 milyon 759 bin km² civarında olan Kuzey Afrika ülkesinin yüzölçümü, Türkiye'nin 2 katı civarındadır. Toprakları bu kadar geniş olmasına rağmen büyük oranda çöldür. Nüfusunun %90'ı Akdeniz kıyı şeridi boyunca yerleşik durumdadır. Etnik anlamda halkının büyük kısmını Araplaşmış Berberiler oluşturmaktadır. Berberice konuşan halk da mevcuttur. Kıyı şeridinden iç kesimlere doğru inildikçe Tuareg ve diğer Sahra halkları görülmeye başlanır.
Libya, aslında mesafe olarak bize çok uzak değildir. Haritada baktığımızda Bodrum'dan Tobruk'a kuş uçuşu mesafe 637 km dir. Merak edenlere Bodrum'dan İstanbul 470 km ve yine Bodrum'dan Trabzon 1150 km'dir. Libya'nın hikayesi ise bir hayli ilginç ve ibret doludur. Biraz eskilere gidersek…
ANTİK ÇAĞ, KARTACA, ROMA DEVRİ
Libya, ismini Antik Mısır' da firavun Merneptah ile savaşan Libu kabilesinden almaktadır. Bilinen tarihte Libya'da ilk ticaret kolonileri Fenikeliler tarafından kurulmuştur. Sonrasında Karataca'lılar Fenikelilerden bağımsızlığını kazanmıştır. Libya' nın sahil kısmının batı tarafı yıllar boyunca Kartacalılar tarafından, doğu kısmı ise Mısır, sonrasında İran Ahameniş İmparatorluğu, Büyük İskender' in Makedonya İmparatorluğu, Yunan site devletleri tarafından yönetilmiştir. Libya'nın çöl kısmı ise antik çağda yerli kabileler ve Numid Krallığı tarafından yönetilmiştir. M.Ö. 264 – 146 yılları arasında Roma ile Kartaca arasında uzun yıllar süren Pön Savaşları sonucunda Roma Kartaca'nın varlığına son vermiş, böylece Libya'nın batı kısmı Roma'ya katılmıştır. M.Ö. 31 yılında yine Roma, Antik Mısır'ında varlığına son vermiştir, böylece Libya'nın tamamı Roma'ya katılmıştır.
Osmanlı tarihi boyunca imparatorluk tek bir hanedanlık tarafından yönetilmiştir. Roma tarihi boyunca farklı hanedanlıklar hüküm sürmüştür; bunun bir nedeni bazı imparatorların yerlerine varis olarak bir erkek çocuk bırakamaması, diğer nedeni ise imparatorlara yapılan darbelerdir. Septimius Severus, Batı Libya' da Leptis Magna' da doğmuştur. Annesi Roma, babası yerel Kartaca kökenlidir. Yıllar boyunca imparatorluk içerisinde önemli başarılara imza atmış, İmparator Commodos tarafından Pannonia (Günümüzde Avusturya ve Slovenya topraklarının bir kısmı) valiliğine getirilmiştir. Commodus sonrasında imparator olan Didius Julianus'un öldürülmesinden sonra ülkede bir iç karışıklık baş göstermiş, Septimus, diğer rakiplerini saf dışı bırakarak imparator olmuştur. Böylelikle Roma hanedanlığı aslen Roma'lı olmayan bir kişiye geçmiştir. Batı Libya, M.S. 193 – 211 yılları arasında hüküm süren Roma İmparatoru Septimius Severus zamanında altın çağını yaşamıştır.
(Roma İmparatotu Septimus Severus)
Doğu Libya, ise M.S. 115- 117 yılları arasında Kiştuş Savaşı' da denilen Yahudi ayaklanmasından dolayı büyük bir yıkıma uğramıştır. Yine doğu Libya, Roma'da Hristiyanlığa erken geçen topraklar içerisindedir. 189 – 199 yılları arasında papalık yapan I. Viktor, Libyalı ve berberi asıllıydı.
Zamanla Roma İmparatorluğu ikiye bölündü. Batı Libya, Batı Roma imparatorluğunda, Doğu Libya, Doğu Roma İmparatorluğunda kaldı. Batı Roma'nın Germenler tarafından yıkılmasıyla V. yüzyılda Libya'nın batısı Vandalların hakimiyetine geçti ve büyük bir yıkıma uğradı. VI. yüzyılda, bugünkü Ayasofya'yı da yaptıran Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Justinian zamanında Libya'nın batı kısmı da Bizans hakimiyetine geçti. Vandal yıkımının sonrasında Bizans zamanında Libya 300 yıl önceki Septimius zamanındaki refah ve ihtişama ulaşamadı. Libya bu devirde Bizans'ın Afrika' da bir uç karakolu görevini gördü. Vergi politikalarından dolayı zaman zaman yerel kabilelerin ayaklanmaları baş gösterdi.
İSLAM DEVLETLERİ DEVRİ
Doğu Libya, 647 yılında, Hz.Ömer (r.a.)'in de yakın arkadaşı olan Mısır Valisi Amr bin As (r.a.) tarafından fethedildi. Abdullah İbni Said ise batı Libya'yı fethetmiştir. 663 yılında Fizan (çöl kesimi) fethi ile Libya'nın tamamı Emevilerin hakimiyetine geçmiştir.
Emevilerin yıkılmasından sonra Libya Abbasiler tarafından yönetilmişti. 900' lü yılların başında batı Libya, Fatımi' lerin kontrolüne geçti. Fatımiler, 960 ve 970 li yıllarda Libya ile birlikte Kuzey Afrika' nın tamamını ele geçirdi. Fatımiler, zamanla güç kaybettiler ve Mısır' a çekildiler. Bu zaman zarfında Libya, yerel aşiretler tarafından yönetildi. 1150' li yıllarda batı Libya Muvahhidler tarafından yönetilmiştir. Fatımilerin yıkılması ile Mısır' da Eyyubiler hüküm sürmüşler ve 1180'li yıllarda Doğu Libya Eyyübilere geçmiştir. 1250'li yıllarda ise Eyyübilerin yıkılması ile doğu Libya Memlükler tarafından yönetilmiştir. Batı Libya ise sırası ile berberi Ziriler ve diğer berberi aşiretler, Sicilya'daki Normanlar, Endülüs Emevileri, Tunus Hafsid handanı tarafından yönetilmiştir.
OSMANLI DEVRİ
(Turgut Reis)
Yavuz Sultan Selim Han'ın Memlük Devletine son vermesi ile Libya için de yeni bir sayfa açılmış oldu. Doğu Libya, Yavuz Sultan Selim han döneminde Osmanlı topraklarına katıldı. 1510 yılında İspanyol Krallığı tarafından ele geçirilip St. John Şövalyelerine verilmiş olan Trablus, 1551 yılında Turgut Reis, Murat Ağa ve Sinan Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1580'li yıllarda Fizan aşiretleri de Osmanlı egemenliğini kabul etmiştir. Libya, Osmanlı egemenliğinde Trablusgarp Eyaleti haline gelmiştir. Turgut Reis zamanında Trablusgarp' a getirilen yeniçeriler zamanla güçlenerek bir otorite oluşturmuşlardır. 1600'lü yılların başından itibaren yeniçeriler, İstanbul tarafından atanan beylerbeylerini tanımamış ve kendi seçtikleri "Dayı" ları eyaletin başına geçirmişlerdir. Dayılık sistemi sadece Libya' da değil, Cezayir ve Tunus eyaletlerinde de hüküm sürmüştür. Dayılık sistemi, Libya'da 1711 yılına kadar devam etmiştir. 1711 yılında sahil bölgesinin yöneticisi olan, yerel halk ile iyi ilişkileri bulunan Karamanlı Ahmet Paşa, yeniçeriler, kuloğulları ile Arap halkı arasındaki bir kargaşaya müdahil olmuştu ve Arap halkın da desteğini alan Ahmet Paşa yeni dayı oldu. Böylelikle 1711 – 1835 yılları arasında Trablusgarp Eyaleti, fiili olarak Karamanlı hanedanı diyebileceğimiz Karamanlı Ahmet Paşa ve sonrasında onun soyundan gelen paşalar tarafından neredeyse bağımsız bir devlet gibi yönetildi. 1722 yılında Ahmet Paşa resmi olarak da Osmanlı Devleti tarafından paşa olarak tanınmıştı. 18. Yüzyıl boyunca İngiltere ve Fransa ile ilişkiler kurulmuştur. Cezayir, Tunus ve Trablusgarp eyaletlerinde korsanlık faaliyetleri çok yoğundu ve Akdeniz'de Avrupa gemileri yüzyıllar boyunca korsan gemilerinin hışmına uğramıştır. Bundan dolayı, bölgede gemi yüzdüren her ülkeden vergi talep edilir, vergi ödenmediğinde ise o ülkenin gemilerine saldırılırdı. İngiltere' den bağımsızlığını kazanan ABD' den de vergi alınmaktaydı. ABD başkanı Thomas Jefforson en son 1801 yılında Karamanlı Yusuf Paşa' nın talep etmiş olduğu 225 000 dolar haracını kabul etmemiştir. Bundan dolayı 1801 – 1805 arasından I. Berberi Savaşı, 1815 yılında ise II. Berberi Savaşı gerçekleşmiştir. Berberi savaşları, Osmanlı' nın Trablusgarp Eyaleti ile ABD arasında gerçekleşmiştir ve ABD tarihinde ABD'nin yabancı bir ülke ile yaptığı ilk savaştır. Berberi savaşları, çok yüksek yoğunluklu olamayan deniz savaşlarıdır. Sonuçta her iki tarafın da büyük kaybı olmamış, ABD artık Trablusgarp' a vergi vermemeye başlamıştır. Berberi Savaşları, ABD'nin Libya'ya karşı yürüttüğü son savaş olmayacak, iki yüzyıl sonraki saldırısının tahribatı çok daha kötü olacaktır. Gelişen teknoloji ile artık mevcut korsan gemilerinin o zamanın gelişmiş savaş gemileri ile başa çıkamayacağı belli olmuştur. Napolyon Savaşları sonucunda Avrupa ülkelerinin korsanlık konusundaki hassasiyeti daha da artmıştır; bu ise Osmanlı kuzey Afrika eyaletlerine büyük darbe vurmuştur.
(Dennis Malone Carter'ın 'Decatur Boarding the Tripolitan Gunboat' adlı tablosu)
1830 yılında Cezayir Eyaleti Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Osmanlı Trablusgarp' da daha güçlü bir otorite kurabilmek için 1835 yılında Çengeloğlu Tahir Paşa komutasında bir ordu göndermiş, Ali Paşa Trablusgarp' ı ele geçirmiş, 1711 yılından bu yana devam etmiş Karamanlı hanedanına son vermiştir.
1864 yılında Trablusgarp, eyalet durumundan vilayet haline getirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu 1830 yılında Cezayir' i kaybetmişti. 1881'de Tunus'u, 1882' deyse resmen Mısır'ı kaybetti. Libya artık Osmanlı İmparatorluğu'nun Afrika'da kalan son toprağıydı. XIX. Yüzyıl boyunca Avrupa devletleri bütün Afrika'yı sömürgeleştirdiler. Libya, sömürgeleştirilmeyen bir toprak parçasıydı. İtalya, ulusal bütünlüğünü daha geç bir dönemde sağlamıştı. Topraklarının karşısında Akdeniz' in karşı kıyısında Libya yer almaktaydı. 1900'lü yılların başında Fransa ile gizli bir anlaşma ile Fas' ı Fransa, Libya' yı ise İtalya gözüne kestirmişti. İtalya'da milliyetçi kesim eski Roma İmparatorluğunu yeniden canlandırmak adına, dinci kesim, müslümanlara yeni bir haçlı savaşı açmak adına, kapitalist kesim ise bir koloni elde edebilmek adına Libya' ya saldırmak istiyordu. Kısacası İtalya' da sosyalist kesim haricinde her kesimin Libya' ya saldırmak için bir sebebi vardı. Bundan dolayı İtalya kapsamlı bir askeri hazırlık yaptı. Osmanlı İmparatorluğu ise son dönemde zayıf düşmüştü, zaten fiili olarak elden çıkmış olan Bulgaristan, Bosna – Hersek resmi anlamda da elden çıkmış, Girit aynı şekilde kaybedilmişti. Yemen' de çıkan bir iç isyandan dolayı Libya' daki birliklerin bir kısmı Yemen' e kaydırılmış, savunması zayıf durumda olan Libya daha da savunmasız kalmıştı. 1911 Eylül sonunda nihayet İtalya, Osmanlı' ya savaş ilan etti. Osmanlı – İtalya savaşı sadece Libya' da değil, Adriyatik' de, Ege Denizinde, Çanakkale Boğazında, Kızıldeniz' de deniz savaşı olarak, Lübnan, Beyrut' ta bombardıman olarak devam etti. Osmanlının maalesef Libya' yı savunmak için geniş imkanı yoktu. Başta, Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa, Fuat (Bulca), Nuri (Conker), Fethi (Okyar) gibi subaylar olmak üzere Osmanlı subayları gizli yollardan Trablusgarp' a geçerek bölgedeki az miktarda kuvveti ve yerel güçleri örgütlediler. Mustafa Kemal Paşanın başında olduğu birlikler, 22 Aralık' da Tobruk savaşını kazandı.
İtalyanlar Rodos' a çıkartma yaparak Rodos ve Ege Denizindeki 12 Adayı işgal ettiler. Libya' daki İtalyan birlikleri sayıca ve teçhizat olarak çok üstündeydiler. Dünya tarihinde ilk keşif uçağı Libya' da kullanılmış, uçak ile ilk bombardıman Libya' da yapılmıştır. Bölgedeki Osmanlı birlikleri ellerindeki eski tüfekler ile bir uçak düşürmeyi başarmışlardır. Böylece dünya tarihinde ilk savaş uçağını da Türkler düşürmüş oldu. Ne hazindir ki tam 100 yıl sonra yapılacak NATO bombardımanının tahribatı çok dramatik olacaktır. İtalyanlar, üstünlükleri sayesinde kıyı kesimini almışlar, ancak iç kesimlerde tutunamamışlardır. Bölgedeki Osmanlı ve yerel halka bağlı milis kuvvetlerinin gerilla saldırıları İtalyanları bulundukları yerlerde kuşatma altında tutmuştur. İtalyanlar ayrıca sivil halka intikam ve gözdağı için baskı ve zulüm politikası uygulamıştır. Ezici askeri üstünlüğe rağmen istenen sonuç bir türlü alınamamıştır. 8 Ekim 1912' de Balkan Savaşı patlak verdi. Ege Denizindeki İtalyan donanması Osmanlının Makedonya' ya yardım göndermesini engelliyordu. Osmanlı, İtalya ile barış masasına oturmak zorunda kaldı ve Afrika'daki son toprağını İtalya' ya vermiş oldu.
(Mustafa Kemal Trablusgarp' da)
İTALYAN KOLONİ DEVRİ
İtalyan işgali ile Libya tarihinde yeni bir sayfa açılmış oldu. İtalyan'lar Libya' yı hemen kolonileştirdiler, kolonileştirmekle kaymayıp 150.000 kadar yerleşimci İtalya' dan Libya' ya yerleşti. Bu rakam, o zamanki nüfusun %20 sine denkti. Koloni döneminde yeni yollar, yeni demir yolları inşa edildi. Tarım ve sanayinin gelişmesi için girişimlerde bulunuldu; ancak bunlar sonuçta bölge halkının mutluluğundan ziyade İtalya'nın çıkarına yapılan işlerdi. Bağımsızlık hareketleri başlangıçta, Ömer Muhtar'ın liderliğinde gelişme gösterdi. 1931 yılında yakalanıp idam edilen Ömer Muhtar, Libya'nın milli kahramanı olarak sayılmıştır. Ömer Muhtar ölse de başlatmış olduğu bağımsızlık hareketi devam etmiş ve ölmemiştir. İtalya, işgal ettiği toprakları tutabilmek için zor kullanmış, toplama kampları oluşturmuş ve katliamlar yapmıştır. Tüm bu yapılanlar Libya ve dünya emperyalizm tarihinin kara sayfalarına geçmiştir. Libya tarihi, Mussolini İtalyasının 2. Dünya savaşına girmesi ile yine değişecek, ülke bu kez cephe ülkesi olacaktır. İtalyan ve Alman kuvvetlerinin yenilgisi ile sonuçlanacak çatışmalar sonucunda fiili olarak İtalyan hakimiyeti bölgede son buldu. İngiliz ve Fransızların hakimiyetindeki Libya için 1947 yılında Avrupa ülkeleri masaya oturdu, İtalya, Libya üzerindeki bütün hak iddialarından vazgeçti. Osmanlı'nın, yüzyıllar boyunca çok az bir asker ile çoğunlukla özerk statüde tuttuğu, ve sonraki dönemlere göre karşılaştırdığımızda halkın çok daha huzurlu yaşadığı ülkede İtalya, devasa ordu gücü ve yaptığı zulümlere ve baskılara rağmen 40 yıl bile tutunamayarak, ardında bir yıkım bırakarak geri çekilmiş oldu.
BAĞIMSIZLIK, MUAMMER KADAFİ DEVRİ
1951 yılında Libya, bağımsızlığına kavuştu. Libya Krallığının ilk ve son kralı Kral İdris olmuştur. 1959 yılında petrol bulundu ve Libya'nın yine kaderi değişti. 1810 yıllarında korsanlığın yasaklanması ile biten ekonomi tekrar canlandı; ancak Kral İdris' in bu petrol zenginliğini kendi dar çevresine yönlendirdiği şeklinde sıkıntılar da başladı. 1960'lı yıllarda krala karşı muhalefet ve tepki yükseldi. 1967 yılında gerçekleşen İsrail – Mısır savaşında Mısır'ın desteklenmemesi ve örtülü bir şekilde İsrail' in desteklenmesi, krala olan tepkileri daha da arttırdı. 1969 yılında Muammer Kaddafi'nin liderliğinde askeri yönetim darbe yaparak yönetime el koydu. Kaddafi ilk iş olarak devirdiği kralın da mensubu olduğu Senusi tarikatının ülke içerisindeki etkinliğini kırdı. Diğer yandan muhalefet üzerinde baskı kuruldu. Kaddafi ülkenin petrol şirketlerini kamulaştırdı. Bu sayede 1951 yılında 40$ olan kişi başına yıllık geliri 1979 yılında 8170$'a çıkarttı. Bu rakam o zaman için birçok Avrupa ülkesinin bile üzerindeydi. Özellikle ilk yıllarda yaptıkları, yazmakla bitmez ve Kaddafi hakkında bilgisi olmayanları şaşkına çevirecek niteliktedir.
Bir kere batı emperyalizmine kafa tutarcasına milli bir ekonomi benimsemesi Arap dünyası için başlı başına bir devrim niteliğindedir. Muammer Kaddafi tabii ki Mustafa Kemal Atatürk' ün kapasite, bilgi, kültüründe değildi ancak başta Atatürk olmak üzere, Abraham Lincoln, Sun Yat Sen'in hayatını okumuştur.
Kaddafi Libyasında, kadın hakları konusunda diğer Arap ülkelerine göre çok daha fazla ilerlemeler sağlandı; kadınları rızası olmadan evlendirilmelerini, 16 yaş altında kız çocuklarının evlendirilmelerini yasaklayan kanunlar çıkartıldı.
Petrol geliri ile eğitimi, sağlığı, tarımı destekledi. Salgın hastalıklarla mücadele etti, tarımsal üretimi ve verimi arttırmaya çalıştı, zorunlu eğitim, kız çocuklarının eğitimi konusuna önem verdi, üniversiteler inşa etti, ülkenin önemli bir kısmına su ulaştıracak boru kanal sistemi inşa etti, asgari ücreti arttırdı.
Kaddafi' nin hayali, şeriat ile sosyalizmi birleştirmekti, ayrıca Arap birliğini savunan ve bu konuda girişimleri olan bir Arap milliyetçisiydi. Aşiret düzeninin birleşik bir Libya için zararlı olduğunu 1970'lerde biliyordu ve aşiret düzenine karşı mücadele etse de yıkmayı başaramadı. Ülkede bütün evsizlere ev yapmak, kiracılığı kaldırmak, birden fazla ev sahibi olmanın önüne geçmek, toprak reformu yapmak, aşırı servet edinmeye kısıtlama getirmek gibi uygulamaları olmuştur.
Kaddafi, dış politikada ise içerideki kadar hareketliydi. İktidara gelince 2. Dünya savaşından sonra kurulan İngiliz ve ABD askeri üslerini kapattı, İtalyan etkisini azalttı. İtalyan mülkiyetli gayrimenkul ve kuruluşları kamulaştırd
ı. Koloni zamanında İtalyan göçmenler Libya' ya gelmişti, bu göçmenlerin büyük kısmı, Libya'nın İtalya'nın elinden çıkmasının ardından İtalya' ya geri dönmüştü. Kaddafi kalan İtalyanların da büyük kısmını ve çok daha az nüfusa sahip Libya Musevilerini Libya' dan gönderdi. Başlangıçta Mısır, Suriye, Sudan ile çok sıcak olan ilişkilerinde Mısır ile birleşme noktasına kadar gelmişti. Mısır lideri Nasır'ın ölümünden sonra Enver Sedat zamanında da bir süre sıcak ilişkiler devam etti, sonrasında ise Mısır ile Libya' nın arası açıldı, çatışma noktasına kadar gitti. Silahlanmada kaynak olarak Fransa ve Sovyetler Birliği seçildi, ABD ile ilişkiler gerilmeye başladı. Afrika' da İslam dininin yayılması için çalışmalar yaptı, bu çalışmalar sonucunda Gabon devlet başkanı İslam dinine geçti, Gabon' da İslam dininin yayılması hızlandı. Kaddafi, Filistin ve FKÖ lideri Yaser Arafat' ın en yakın destekçilerindendi. İsrail' e karşı en sert mücadelenin yapılması taraftarı olmuştur. 1972 yılında Münih Olimpiyatlarında 11 İsrailli atlet Filistin'li El Fetih örgütü içerisinden kurulan Kara Eylül örgütü militanları tarafından rehin alındı. Rehineleri kurtarma operasyonunda İsrailli atletlerin tamamı ve bazı militanlar öldü. Öldürülen militanların cenazelerine Libya sahip çıktı, Libya' da bu militanlar ulusal kahraman misali törenle defnedildi. Bunun haricinde Nikaragua' dan Güney Afrika Cumhuriyeti'ne, Filipinlerden Japonya' ya, Eritre' ye kadar dünyanın farklı bölgelerinde hükümetlere karşı savaşan gruplara, İRA' ya ETA' ya destek verdiği iddia edilmiştir. Libya'nın Filistin'e desteği, zengin uranyum yatakları olan Çad'a saldırması, bazı terör örgütlerine verdiği iddia edilen desteğinden dolayı 1986 yılında ABD El Dorado Kanyonu Operasyonu kod adı ile Libya' ya havadan ve denizden saldırarak önemli askeri hedefleri imha etmiştir. Bu operasyonda ABD yeni silahlarını deneme şansı bulmuştur. 1988 yılında Londra – New York seferini yapan Pan Am 103 sefer sayılı Boeing 747 tipi yolcu uçağı, İskoçya' nın Lockerbie kasabasının üzerinden geçerken havada infilak etti, toplam 270 kişi hayatını kaybetti. ABD ve uluslararası toplum bu faciadan Kaddafi'yi sorumlu tuttu, uzun yıllar sürecek olan ambargo ve yaptırımlar başladı. Libya sorumlu tutulan iki şüpheliyi İskoçya'ya teslim etti ve 2003 yılında toplam 2,75 milyar dolar tazminat ödedi. 1980'li yılların ikinci yarısı Kaddafi için zirveden aşağıya inişin başlangıcı olmuştur. Dış siyasetten dolayı yapılan harcamalar içeride sulama projeleri ile ilgili devasa harcamalar, Libya ekonomisini olumsuz etkiledi. 1980'lerin sonunda Kaddafi ekonomiyi biraz daha liberal hale getirecek adımları attı. Başlangıçta halk meclisleri kurulmuştu, görünürde ülkeyi halk meclisleri yönetmiş ise de son söz yine de Kaddafi' nindi. Söz konusu halk meclislerinin yetkileri azaltıldı. 1990'lı yılların sonunda Kaddafi, Arap birliğinden ümidini keserek Afrika birliği konusunda girişimlerde bulundu; ancak bu girişimler sonuçsuz kaldı. 2000'li yıllar, Kaddafi'nin son otuz yılda gittiği yoldan geri dönmesi ile geçti. Ülkede özelleştirmeler başladı, batı ile ilişkiler düzeltilmeye çalışıldı. 2006 yılında Libya, ABD'nin terörizmi destekleyen ülkeler listesinden çıktı.
2011 yılında ünlü "Arap Baharı", Libya tarihinde bir dönüm noktasının daha başlangıcıydı. Ülkenin daha az gelişmiş doğu kısmında gösteriler yoğunlaştı. Bingazi' de halk hareketleri sert bir biçimde bastırıldı, ancak yeterli olmadı. İsyancılar Geçici Ulusal Konsey'i kurdular. Ülkenin doğusu konseyin kontrolüne geçti. Ülkenin batısını elinde bulunduran Kaddafi ile doğusunu elinde bulunduran isyancılar arasında patlak veren iç savaş yoğun insan hakkı ihlallerine neden oldu. Libya, Birleşmiş Milletler İnsan Haklar Konseyi'nden çıkartıldı. NATO devreye girdi, ve adeta ülkeyi harabeye çevirdi, aylar boyunca Libya üzerine 14 bin civarında sorti gerçekleşti normalde isyanları bastırabilecek güçte olan Kaddafi ve Libya ordusu, çok yoğun NATO bombardımanları ile zayıf düştü ve Libya'nın batısı da isyancıların eline geçti. Giderek çember daraldı, Kaddafi, 20 Ekim 2011' de memleketi Sirte' de Geçici Ulusal Konsey askerlerince öldürüldü.
SONUÇ:
Kendisini İslamcı Sosyalist olarak tanımlayan Kaddafi'nin politikası diğer Baas rejimlerinden farklıydı. Baas rejimleri genel olarak laiktiler, Kaddafi ise İslam dinini epeyce ön plana çıkartmıştı. Başlangıçtaki projeleri sosyalist ve bir o kadar da popülistti. Dış politikada ise genel olarak maceraperest ve şartlarını çok fazla zorlayan bir durumda olmuştu. Kaddafi nihayetinde diktatördü, 42 yıllık iktidarında ülkeyi demokratik bir ülke haline getirmeye çalışmamıştı. Batı, İsrail karşıtıydı ve anti-emparyalistti. Diğer birçok Afrika diktatörü gibi ülkesini satmamış ve kendi bildiği doğrulara göre ülkesi yararına çalışmıştı ama sonuçta yine de diktatördü. 1970' lerde ve 1980'lerin ilk yarısında yürüttüğü politikayı sonrasında geriye doğru çevirdi. 42 yıllık uzun iktidarı boyunca ne Arap birliğini oluşturabildi, ne de ülkesini çağdaşlaştırabildi.
Kaddafi'nin öldürülmesi sonrası Libya'da hiçbir zaman düzen ve asayiş sağlanamamıştır. Her geçen gün yeni bir harita yayınlanmakta, haritadaki renkler değişmektedir. İç savaşın detaylarını yazmaya gerek duymuyorum. Kaddafi bir şeyler yapmaya çalışmış ama önüne ulaşamayacağı hedefler koymuş, ülkesini demokratik ve çağdaş bir ülkeye evirememiş, hedeflerine ulaşamamış ve savrulmuştur.
Tarihe baktığımızda Atatürk, çok daha zor şartlarda ve imkansızlıklar içerisinde hem cesur hem de realist politikalar izlemiş, Kaddafi ve daha birçok liderin başaramadığını başararak dünya tarihinin altın sayfalarına geçmiştir. Yazımı İngiltere başbakanı Lloyd George' un Atatürk için söylediği sözle bitiriyorum: "Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dâhisi Türklere nasip oldu ve kader onu bizim karşımıza çıkardı."
Mehmet Ali GÖREN
https://en.wikipedia.org/wiki/Libya