Tarih: 05.03.2025 21:56

Neslihan Erdem Yorumu ile " Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç "

Facebook Twitter Linked-in

 Yazarımız  Hüseyin Rahmi Gürpınar 1864’de İstanbul’ da doğdu, annesini kaybettikten sonra çocukluğu teyzesinin yanında Aksaray’ da geçti. Kısa süreli birkaç memuriyet denemesi ve bir dönem milletvekilliği haricinde hayatını yazarlıkla kazandı. İlk romanı “ Şık” ı 23 yaşında yazdı. Edebiyatımızda doğalcılık ve gerçekliğin temsilcilerindendir. Eserlerinde halkı pozitif bilime yönlendirme isteği açıkça görülür. Türk romanına sokaklar ve mahalle kadınları onun romanlarıyla girmiştir. 

   

Kitabımızın konusu yazarın anlatıcılığıyla, 5 Mayıs 1910 yılında, dünyamıza çarpması düşünülen Halley yıldızının, bu çarpmayla dünyayı yok edeceğinin endişesinin olduğu günlerde,  yazar bu gerçek konunun etrafın da ,İrfan ve Feriha’nın aşkını da dahil ettiği kurmaca  bir roman yazmıştır. Yazar  filozoflar, bilginler ve vaizlerin halkı korkuttuğuna inanmaktadır. Söz konusu tarihten önce başlayan haberler halkın telaşlanmasına sebep olmaktadır. Bir taraftan halk, yazarın Sabah Gazetesinde romanın tefrikasın da, İrfan’ın kadın topluluğuna verdiği konferansı takip etmektedirler. Dolayısıyla romanın dışı kadar içide kuyruklu yıldızın uyandırdığı gerilimle donanmaktadır. 

 

Yazar mahallede komşuların birbiriyle gündemde olan haber hakkında sokakta konuşmalarını , en doğal şekliyle yazıya dökmüştür. 

 

 Emeti Hanım, alınarak başını duvarın üzerinden biraz daha uzatarak:

Düşünürüm zahir …yeğenimin oğlu Behçet’ e geçenlerde böyle yapma pırlanta iğneli kuyruklunun biri çarpmış da oğlan yerinden kendini az kaldı bahçede ki dut ağacına asıyordu. Yazık değil mi? Yirmi ikisinde tosun gibi delikanlı…

(Bedriye Hanım) - Şimdi öyle şeyler düşünülecek şeyler değil… Bu yukarıda ki yıldız çarparsa hepimiz tuzla buz olacakmışız… 

 

(Emeti Hanım) - Sus kızım içim fena oldu… Kim söylüyor onu? …

 

( Bedriye Hanım)- (ulemalar) Kitapta yerini görmüşler…

 

(Emeti hanım)- Sen sakla Rabbim cümle ümmeti Muhammed’i bu Emeti kulunu da… Kıyamet alametleri…

 

Bu endişe âleminde İrfan isminde Avrupa’da eğitimini tamamlamış kültürlü ama kadın düşmanı bir gencin, tamda sırası olarak düşündüğü bu ortamda kadınlardan öc alacak şekilde halley yıldızı hakkında korkutucu şekilde hem gazetede yazmaya başlar, hem de kadınlara yönelik evinde konferanslar verir. Endişeli bekleyiş devam ederken, o sırada gizemli bir kadın tarafından kendisine bir mektup ulaştırılır. Bu mektubun sahibine âşık olur. Kültürlü kendi gibi düşünen bir kadın varlığını düşünmesi bile İrfan’ ı mutlu eder. Yazılarını takip eden Feriha ile mektuplaşmaya başlar ve yüzünü bile görmediği bu kadınla evlenme kararı alır. Ve çarpışmanın olacağı düşünülen günde evlenirler. Beklenildiği gibi çarpışma falan olmamıştır. 

 

Yazarın kurgusal romanı, Meşrutiyet döneminde yazdığı için dolaylı yâda doğrudan Darvinciliğin, sosyalizmin, anarşizmin 2. Meşrutiyet sonrasına yaygınlaşabileceğinin işaretlerini vermektedir. İrfan konferanslarında yıldızın çarptığını gördüğü rüyalarını da anlatmaktadır. Bu anlatılar da dünya ve yıldızın çarpışmasıyla oluşan yeni ekolojide dünyalılar ve kuyruklu yıldızlılar arasında mevcut farklılıkların silinip, dünyalılıkta birleşildiği ütopik bir durumdan da yararlanmıştır. 

 Yıldız kelimesi,  o addaki sarayda kalması sebebiyle 2. Abdülhamid ile özdeşleşmişse de yazarın öyle bir hesaplaşması yoktur, aksine felaket yaklaştıkça farklı sınıflardan, dinlerden milletlerden insanların birbirlerine yaptıkları haksızlıkları itiraf edip kucaklaştıkları sahneler aracılığıyla politik kaynaşma hayalleri içerisinde olduğu görülür. 

 

En önemli noktalardan biride Feriha karakteriyle Meşrutiyetin yeni kadını hakkında bilgiler vermektedir. Evde daralan, özgürlük arzusuyla dolu bir genç kadın olarak sunar Feriha ‘yı, spora yatkındır. Evlilik meraklısı değildir. Yazmayı arzulamaktadır ama bu arzusu ailesi tarafından engellenmektedir. Kendisini 2. Meşrutiyet sonrası özgürlük ortamını hisseden ama aile ve çevrenin baskısıyla hayatına uygulayamayan biri olarak görmektedir. Bisiklet sürmeyi çok sevdiğini ama annesinin kesinlikle izin vermediğini mektuplarında anlatır İrfan’ a. Bilime merakı nedeniyle, İrfan’ ın kadın düşmanı olduğunu bildiği için duygusallığa yer vermeden bilim mektuplaşmasına dâhil olmasını ister ve mektuplaşmaya başlarlar. 

 

Üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen, bir dönemi yansıttığı, doğal ve içten bir anlatım tarzıyla yazıldığı için, kendinizi o devrin içerisinde bulacaksınız, Sonra yaşadığımız döneme geldiğiniz de Hüseyin Rahmi Gürpınar farkındalığıyla tekrar bir gözden geçirmek ve doğru yorumlamak, gerekecek yaşanılanları belki de….

 

 

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —