Yeşim Sultan Gören


SOSYAL MEDYA SOSYALLİĞİ

SOSYAL MEDYA SOSYALLİĞİ


2004 yılında Mark Zuckerberg in kurduğu Facebook,  Harward  Üniversitesi öğrencileri tarafından kullanıldı. Daha sonra ABD,  Kanada,Yeni Zelanda ve İngiltere’ deki üniversitelerde yaygınlaştı. 2005  yılında lise öğrencilerinin katıldığı bu ağa 2006 yılından sonra tüm  internet kullanıcıları da katılmaya başladı. Şuan 2 milyar insanın  üstünde kullanıcısı olan Facebook  kadar Instagram da en popüler sosyal  medya sitelerinden  biridir. Buna Twiter, Linkedin  ve  daha birçok site  ekleyebiliriz.

Son zamanlarda sosyal medya paylaşımlarımız da Whatsup durum  güncellemelerimizi de sayarsak akıllı telefonlarımızın aklımızı alacak  kadar bağımlılık yapması kaçınılmaz oluyor.
 Sokakta gördüğümüz de belki zor tanıyabileceğimiz insanların hemen  her  paylaşımını beğenip, yorum yazıyoruz. İlkokul arkadaşlarımızla sosyal  medyada buluşup  “o yıllarda ne güzeldi her şey“ sohbetleriyle başlayıp  sıkılınca da yeni arayışlara giriyoruz.
 Yıllar sonra lise arkadaşlarıyla bir aradayız paylaşımımız olmazsa olmazlarımızdan.
 Tebrik, kutlama ve taziyelerimiz bile sosyal medya üzerinden yapmaya başladık.
 (Düğün ve büyük toplantı duyuruları için davetiye masrafı ve tüketimi  düşünürsek bu açıdan sosyal medya bize katkı sağlayabilir. )

Özellikle biz bayanların en sevdiği paylaşım süslü şık kahve fincanı  lokumluğuyla tepsisinde hoş duran kahve keyfi fotolarımız. Kurban  Bayramı ise bence en eğlenceli paylaşımlar arasındaydı. Koyunlarla  danalarla olan (gerçek hayatta yanına yaklaşmak istemediğimiz  hayvancıklar) ve büyük aile diye hashtagli (başına diyez “#“ işareti  konularak ) paylaşımlar en popüler resimler arasında yerini alarak  özlemlerimizi de bir nevi sanal ortamlarda gidermiş olduk.ebrik, kutlama  ve taziyelerimiz bile sosyal medya üzerinden yapmaya başladık.

Düğün ve büyük toplantı duyuruları için davetiye masrafı ve tüketimi düşünürsek bu açıdan sosyal medya bize katkı sağlayabilir.
 Tatilde gezilen yerler, dağlar ovalar, bayırlar ve muhteşem deniz manzaraları…
 Et mangal, kebap sofraları, demini almış mis gibi bardakta çaylar ,  dalındaki çiçekler ,ağaçtaki meyveler ve daha nice  güzel çekilmiş  fotoğraflara çeşitli photoshop programlarıyla düzenlenmiş profil  fotoğraflarımız da ekledik mi tam bir sosyal medya fenomeni olduk  sayılır.


Peki, bizi bu kadar eğlendiren ve gizliden bağımlı hale getiren sosyal medyanın hayatımızdan götürdüklerini hiç düşünüyor muyuz?
 İş dünyası reklam tanıtım amaçlı kullanıldığında faydalı gibi görünen  sosyal medyanın aslında insan ilişkileri üzerine olumsuz etkileri de bir  hayli fazla olmaktadır.
 Evde yalnız başınıza iken arkadaşlarınızın yemek ya da gezi fotoğrafı  paylaşımı ben neden dışarıda onlarla değilim, ben neden yalnızım gibi  içsel sorgulamaya sürüklediğini bir çoğumuz yaşamışızdır.
 En güzel anlarda çekilen fotoğrafların o anı yaşamak yerine Facebook’ da  paylaşayım telaşı ve canlı yayın çabalarımızla gerçek değil de sanal  ortamda kayboluşumuza örnek olabilmektedir.

Özel hayatımızda kadınların ve erkeklerin kendilerini olduğundan  farklı yansıtma  çabaları  hayatında belki hiç mutfağa girmemiş bir  erkeğin omlet yaparken ki paylaşımı bir  diğer sanal alemin aldatmacısı  diyebiliriz.

Sabah yataktan kalkar kalkmaz telefonu elimize alıp Whatsup durumuma  kaç kişi bakmış, instagram da ki paylaşımımı kaç kişi beğenmiş merakıyla  egomuzu pohpohlamaya çalışmamızda aslında içten içe fark edemediğimiz  bir yalnızlık duygusuna itiliş halidir. Beni az kişi beğendi  ama  arkadaşımı daha çok kişi takip edip beğeniyor  benim neyim var ben neden  o kadar sevilip takip edilmiyorum hırsıyla karşı karşıya kalmaya  başlıyoruz.
 Ünlülerin özel hayatlarını nerde ne yediklerini, ne giydiklerini takip  etmekte sahip olamadığımız hayatın özentisiyle beraberinde gizli  mutsuzluk tohumlarını ekmeye başladığını da görmüşüzdür.

Diğer ve  en tehlikeli   tarafı ise evliliklerin ve ciddi ilişkilerin  bitmesine sebep olan, yalnızlık, sevgi görmeme gibi olumsuz duyguların  da tetiklemesiyle mutsuz insanlara yanlış insanların bu siteler  üzerinden ulaşmasıyla insan hayatını daha da zora sokan ve  çoğu zaman  kötü sonuçlanabilecek  bir tanışmaya  ortam hazırlamasıdır. Medyada ve  çevremizde bu tür haberlere  sık  rastlamaya başladık.

Gençlerin özellikle ortaokul ve lise öğrencilerin takip ettiği Youtuberlar da olumsuz örnek oluşturabilecek etkenlerden biridir.
 Youtube kanalı açayım ünlü olayım kısa yoldan zengin olayım gibi  hayallerle derslerini ve okullarını ihmal edip saatlerce internette  zaman kaybettikleri ailelerin en çok şikayetleri arasında yer  almaktadır.

Toplu taşıma araçlarında, evde,  sokakta elimizden düşmeyen  telefonlarımızda çoğunlukla baktığımız takip ettiğimiz sosyal medya  sayfalarından ortaya çıkan toplumsal sonuç, sosyalleşmek değil tam tersi  giderek yalnızlaşmaktır. Aile ortamlarında bile sohbet yerine  telefonlarımıza sarılmaktayız. Arkadaş buluşmalarımız, yemek için  hazırlanan sofralarımız, yaptığımız makyajımız, bindiğimiz arabamıza  kadar sadece ve sadece sosyal medyada paylaşım için kullanmaya  ,yaşamaya, yönelik oldu. Belki birçoğumuz da bu durumlar daha farklı  olabilir ama genel olarak  sosyal medya kullanıcıların  özellikle belli  bir kesimi  yaşadığı her an aktif olabilmektedir. Bu bazen  o insanın  aldığı hazzı düşündüğünüzde vazgeçilmez bir hobi haline dönüşmüş  olabiliyor.

Çevrem de bazı işverenlerin Facebook u eleman alımında bile  kullandıklarını, orada tanıştıkları insanları iş gücü olarak  değerlendirdikleri , ve bu ortamlarda kendi reklamlarını, amaç ve   planlarını yayınladıklarını da görebilmekteyiz.
 Tanıtım, yardım, satış  gibi belli bir hedefe yönelik ve duyuru maksatlı  yapılan etkinlikler yazılımlar sosyal medyanın  hayatımıza  vakit  geçirirken kattığı en güzel tarafları olup çoğu zaman günlük yaşamda  işlerimizi de kolaylaştırabilmektedir.

Büyük zevk aldığımız ve vakit geçirmekten hoşlandığımız bu alanları  bağımlı olmadan, kendimizi yalnızlaştırmadan kullanmak bize olumlu  şeyler katabilir.
 Telefonlarımıza ve sanal ortamlara yoğunlaştığımız bu çağ da dinlemeyi  bile unutmaya başladık. Dinlemeyi bilmediğimiz zamanlarda soru sormayı  da bilemiyoruz.
 Soru sormak olayları sorgulamak yerine karşımız da ki görselin etkisiyle  anlık fikir ve kararlara kapılabiliyoruz. Bunu en çok Ülkemiz deki  seçim dönemlerinde yaşamadık mı? Bizimle aynı siyasi düşünceyi  paylaşmayan arkadaşlarımızla akrabalarımızla sosyal medyada ki paylaşımı  yüzünden küstük, birbirimizi sildik, engelledik. Seçimler bitti biz o  insanı kaybettiğimizle kaldık.

Duygularımıza düşüncelerimize bu kadar etki eden paylaşımların,  ortamların öncesin de böylesi olumsuzluklar yüz yüze konuşulur ve orada  da tatlı bir sonuçla konu kapatılırdı. Şimdilerde ise küsmemiz de, fikir  ayrılıklarımız da her şeyimizle sanal yaşıyoruz. Arkadaşım beni  takipten çıkmış acaba neye küstü  ya da benim paylaşımlarımı beğenmiyor   bir şey mi oldu, ben bu sözü paylaşıp ona gönderme yapayım gibi bir çok  iç huzursuzluğumuzla gırtlağımıza kadar sanal alem insanı oluyoruz.

İnsan, sosyal bir varlıktır ve insanın egosunun tatmin edilmesi,  toplumda saygınlık görüp sevilmesi; içtiği bir bardak çaydan daha çok  zevk verir bu yüzden sosyallik yönümüzü sanal alemlerde değil gerçek  ilişkiler de geliştirmek toplumsal olarak bizi hem daha huzurlu yapacak  hem de daha mutlu edecektir. Teknolojinin bize sunduğu imkanları en   verimli şekil de kullanarak,  medyayı eğlenceli, kültürel, zevkli bir  şekilde ve ruh halimize zarar vermeden hayatımıza katmak bizim  elimizdedir.

Sosyal kişilik telefonlarımız da değil, karşımızdaki insanla kurduğumuz sıcak sohbette gizlidir.


Yazan : Sultan Gören